17 Ağustos 2015 Pazartesi

İŞTE TÜRKİYE'Yİ GERİ BIRAKAN O KAFA.. O KAFA! KURU KAFA




YAHUDİLERİN YÜZYILLIK KARANLIK OYUNLARI : Ne zamanki uçağımızı devasa olmasa da orta boya çıkardık, yeni köşk yaptık BARONLARIN medyası havlamaya başladı.

Yahudi Sulzberger ailesi yaklaşık 150 yıl önce kafayı yemişti.Yenmiş kafanın içindeki beyinde Osmanlı düşmanlığı, pitbull köpeği gibi havlıyordu.

Beyindeki havlama sahibi olduğu gazetenin sayfalarından SALYA olarak akarak dışa vuruyordu.

Evet o dönemde New York Times'ın sahibiydi bu aile.
Filistin topraklarını Osmanlı borçlarına karşı isteyip İsrail'i kurmak isteyenlere kapıyı göstermişti Sultan Abdülhamid.

Satılık olmadığımızı tüm dünyaya ilan etmişti.

Osmanlı'nın PARA ile satın alınamayacağını görenler işte bu Sulzberger ailesinin kapısını çalmıştı.

İnsanlar ölüyor, New York Times'da ölü ilanları yayınlanıyordu. İşte bu ölü ilanlarının editörlüğünü yaparak gazetede işe başlayan Yahudi Sulzberger, kısa zamanda New York Times'ın sahibi oluyordu.
İsrail'i kurmak için Osmanlı'dan Filistin'i parayla satın almak isteyenler işte bu HAVLAMA UZMANI Ölü Sevici Sulzberger'de soluğu alıyordu. "Saldır Abdülhamid'e" diyorlardı.

Önüne kemik konan köpekler gibi saldırdılar New York Times'tan o günlerde Abdülhamid Han'a.

Ne diktatörlüğü ne de kızıl sultanlığı kaldı.

O dönemde Sultan Abdülhamid Dolmabahçe Sarayı'na yatırım yapıyor, Yıldız çevresini devlet binaları ile donatıyordu.
Devlet erkanının tamamını çevresinde topluyor, böylece gelen yabancı heyetlere GÜÇLÜ İmparatorluk mesajı veriyordu.

Osmanlı'nın belini kıran ve batırma noktasına getiren Kapitülasyonlara karşı ihtişamlı binalarla savaşıyordu.

"Biz EZİK millet değil BÜYÜK Devletiz" diyerek masada psikolojik üstünlük kuruyordu.

O dönemde bizi eşeğe bindirmek istiyorlardı.

Osmanlı düşmanı işbirlikçilerine AT veriyorlar, kendileri DEVE'ye biniyordu.
Aradan 100 yılı aşkın süre geçti. Türkiye Cumhurbaşkanları ve Başbakanları 34 kişilik pırpırlarla yabancı ülkelere gidiyordu düne kadar.
Aynı havaalanına ABD başkanı devasa uçakla iniyor, ardından dublörü olan aynı büyüklükte ikinci uçak piste dalıyordu.

Bizim pırpır iki devenin yanında eşek bile etmiyordu.

Çin de Japonya da Avrupalısı da aynı şekilde Uçan Develerle iniyordu bizim devlet pırpırının yanına.

Ne zamanki uçağımızı devasa olmasa da orta boya çıkardık, yeni köşk yaptık BARONLARIN medyası havlamaya başladı.

Önceki gün "Hoop" diyordu işte bu Sulzberger ailesinin New York Times'ı...
Bizim ortaboy uçak ve yeni köşkü diline dolamış, tıpkı Abdülhamid Han'a olduğu gibi SALYA akıtıyordu Türkiye Cumhurbaşkanı'na...

Hemen ertesi gün de torun Sulzberger ile başbasa içtiği şarapları köşesine taşıyıp ballandıran yazarları olan Hürriyet manşetine taşıyordu aynı konuyu.
Belli ki güzel bir ortaklıkları vardı.

Hürriyet'i anlıyorum da Ulan New York Times sana ne? Bizim Ortaboy Köşk uçağına sallayacağına ABD Başkanı'nın iki DEVASA uçağına havlasana.

Bitti bizi eşeğe bindirmeye çalıştığınız günler.

Ne yaparsanız yapın, ne kadar anırırsanız anırın, içerden kimleri koroya dahil ederseniz edin farketmez....

YENİ TÜRKİYE hepinizi eşeğe semer yapıp üzerine istediğini bindirecek.

Şu anda Ata biniyoruz.

9 yıl sonra bel Deve ile geleceğiz oralara....

Devenin ne olduğunu anlatayım mı bir daha.

Bekir Hazar
Takvim





O Kafa “seçimlere az kaldı İnşallaaaah bunlar gidecek...yerine mi? Amaaan kim gelirse gelsin, bunlar gitsin de...” diyecek kadar gerçeklerden kopuk sanal alemde yaşar.

O Kafa: “Valla bunların hakkından gelse gelse paralelciler gelir. Hele bunların defterini bi güzel dürsün sonra sıra Fetullah’cılara gelecek!” der.

O Kafa: Geçmişte ihanetle, katillikle suçladığı, eli kanlı bebek öldüren diye yazılar yazdığı adama, öz çıkarları söz konusu oldu mu, “Sayın...” demekten hiç mi hiç utanmaz!

O Kafa , “Çocukların tek isteği ağaçlara sarılmak, çiçekleri koklamak, çimenlere hayran hayran bakmaktı; n’olmuş birileri kokteyl içmişse yani! Ne var bunda kardeşim! Bunlar zaten alkol hepten kalksın istiyor. N’olmuş çocuklar bi kaç tane kokteyl atmışsa. Biz de atmıyor muyuz? Cin tonik..meyve kokteyli...bloody mary...Hem neki Molotof Kokteyli? Rus vodkasıyla vermut değil mi!” der.

O Kafa: “Çocukların ağaç, çiçek sevgisine bile tahammül edemediler. Kaç tanesini öldürüp cesetlerini denize attılar! Tıpkı 27 Mayıs’ta gençleri kıyma makinelerinde çektikleri gibi!” der.

O Kafa: “Valla bi dahaki seçimlerde oyum TİS’e...yok yok...TİB’e... değişti di mi adı? N’oldu? neydi be şu adamın adı yahu...Güney mi Kuzey mi? Batı mı Doğu mu? Yahu babası Adalet Partiliydi hani! Her neyse ona verceem işte!” der.

O Kafa: “Şu Kılıçdaroğlu’na bayılıyorum! Beni çok güldürüyor. Hele aşağı inen yürüyen merdivenlere tırmanmaya çalışması yok mu! Yahu niye Gülse Birsel yeni dizisinde oynatmıyor onu! Valla başbakan olsa nasıl eğleniriz kim bilir! Hele o seçim reklamları yok mu? Valla pek şirin. Benim oyum ona. Neydi partisinin adı? Koz oynadın gene kız; cahil! Şu oyunu bi öğrenemedin gitti!” der.

O Kafa: “Erdoğan çok sinirli...hep bağırıyor...hep azarlıyor” diye ahkam keserken durur; “...Kesin ulan şu gürültüyü; yoksa kemeri çıkarıp geliyorum ‘lan yanınıza!”diye bağırarak yürür çocuklarının odasına!

O Kafa: “Kardeşim bu memlekette basın hür değil ki! Ne güzel bizim gaz’te; bütün gün bunlara sövüp sayıyor! Oooh içimin yağları eriyor!” der.

O Kafa, “Ben üniversite mezunuyum nasıl olur da benim oyumla bizim hizmetçi...ay pardon yani...benim yardımcımın ki bir sayılır? Yemek yapmayı ben öğrettim ona ayol! Kadehi, bardağı, bıçakların çatalların sofradaki yerlerini bile bilmiyordu bana geldiğinde...Didoş attığın o kağıt koz be! Oyuna dikkat etsene!” der.

O Kafa, “Bu THY nasıl olmuş da Avrupa’nın en iyi hava yolu seçilmiş! Valla anlamıyorum şekerim. Hadi türbanlılardan vaz geçtik, köylüler bile biniyor ayol!,” der.

O Kafa, “Aaa Mercedesimiz geçiyor...direksiyonda kocamız var...yanında da metresimiz!” der kanastacı arkadaşlarına dönüp!

O Kafa: “Selim kötünün kötüsü bir adammış. Bütün Alevileri öldürmüş; böyle başbakan mı olur, mutlaka AKP’lidir. Utanmadan adını Haliç Köprüsüne vermişler!” der.

O Kafa: “Ne yani şimdi biz elin Kürt’üyle bir mi sayılacağız! Biz Selanik’liyiz oğlum; yedi göbekten özbeöz Türk’üz!” der.

O Kafa: “Bunların hepsi göbekli ve de kıllı! Ben epilasyon yaptırıp kıllarımı, lipo suction yaptırırm yağlarımı aldırdım! Bunlar da yaptırsalar ya!” der.

O Kafa: “Chez Pierre diye bir resteaurant açıldı Bebek’de yalnız Fransız mutfağı...bayılırım şu adamların soslarına. Zaten dünyada yemek dendi mi Fransız’dan şaşmayacaksın! Tencere yemeğiniyse ağzına bile sürmeyeceksin!” der.

O Kafa: CAS’ın (Spor Mahkemesi) vermediği bir kararı vermiş gibi açıklar kendi televizyonundan, borsada milyonları devşirir sonra da faiz lobisi diye bas bas bağırır!

O Kafa: “Aman yaşasın bu eylemler; borsa düşecek, ekonomi dibe vuracak bunlar da iktidardan gidecek” der; sonra da tweet atıp kocasının haşmetli göbeğini sıvazlar keyifle.

O Kafa: “Ulan bir Mısır kadar olamadık! Gün akşam oldu bi Sisi bulamadık! “ diye hayıflanır gün boyu.

O Kafa’dır Abdülaziz Han’ı öldüren, O Kafadır Abdülhamid Han’ı yaka paça tahttan indiren, O Kafadır Dersim’de binlerce masum insanı kesen, O Kafadır JİTEM’i kuran, O Kafadır Özel Harp Dairesi’nin temellerini atıp dört bir yana dal budak salmasını sağlayan, O Kafadır gençleri sağcı solcu diye ikiye ayırıp birbirine kırdıran, O Kafadır işler istediği gibi gitmedi mi darbe yaptırtan. O Kafadır 28 Şubat’ı tezgahlayan, O Kafadır AK Parti kapatılsın diye bir tarafını medyada yırtan! O Kafa, demokrasinin karşısına dikilmiş en büyük tehlike! O Kafa...Kuru Kafa!

Gazeteci - AZİZ ÜSTEL















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder